Güncel
Suriye’ye ve Zulme Şaşı Bakmak
Suriye iç savaşına kadar Müslümanlar genelde gayri Müslim güçlerle savaÅŸmıştı. Suriye iç savaşına Ä°ran’ın da dâhil olmasıyla düşman olgusu deÄŸiÅŸti/karıştı.
Özne üzerinden yürüyen dost düşman algımız karıştı. Kim düşman, kim dost? Nereye kadar dost veya düşman?
Suriye iç savaşını yakından takip etmeyenler, sadece medyadan gördükleri ve duydukları malumatla hareket edenler gerçekten şaşkınlar; bu gün zalim dediğine yarın masum/kahraman veya tam tersini diyebiliyorlar.
Bu kafa karışıklığına 3 ana unsur sebep oluyor:
- Ä°ran’ın bilgi dezenformasyonu ve kirli propagandası.
- Öznel dost/düşman yaklaşımı.
- Tarafgirlik.
İtiraf etmem gerekirse, meşhur İran/Acem Siyasetini daha yeni görebildim/kavrayabildim.
Acem siyaseti, hakikatleri öne sürüp üzerine kendi kirli çıkarını inşa etmeyi çok güzel yapıyor. Çoğu zaman kendi konuşmak yerine başkalarına kendi doğrularını/çıkarlarını söyletmekte çok usta. Düşmanıyla bile ortak çıkarları noktasında, doğrudan veya dolaylı işbirliği yapmayı çok güzel beceriyor. Ve en güzel becerisi propaganda; gerçekleri çarpıtarak, mantık manipülasyonları yaparak ve araya serpiştirdiği yalanlarla ikna edemeyeceği kimse yok neredeyse.
Türkiye’deki Radikal Ä°slamcıların büyük çoÄŸunluÄŸu,1979 Ä°slam Devrimi nedeniyle Ä°ran’a büyük muhabbet besliyor/besliyordu. Ä°ran bu muhabbeti çok iyi kullanıyor.
Ä°ran, Suriye’deki milli ve mezhebi çıkarlarını Amerikan ve Ä°srail emperyalizmiyle çok iyi kamufle ediyor. “Cambaza bak” misali Amerika’yı, Ä°srail’i, IŞİD’i göstererek Esed ile giriÅŸtiÄŸi katliamları gizliyor/masumlaÅŸtırıyor.
Sistematik bir şekilde Suriyeli direnişçileri itibarsızlaştıran, suçlayan bir propaganda içinde ve bu propagandayı kendisi yapmayıp sempatizanlarına yaptırıyor.
Bu kirli propagandayı yapanlar, inandığı/inanarak söylediğinden ve propagandayı dillendirenler üçüncü şahıslar olduğu için etkisi fazla oluyor. Aynı propagandaları İran yapsa bu kadar etkili ve inandırıcı olmaz.
Suriye’ye/zulme ÅŸaşı bakışımızı etkileyen bir diÄŸer unsur; özne üzerinden dost veya düşman tanımlaması yapmamızdır.
Zalim kim diye sorduğumuzda o/şu/bu deniyor. Örneğin ABD, İsrail, İngiltere vs gibi.
Oysaki doğrusu sıfatlar üzerinden olanıdır; masumu öldüren, insanların malını gasp eden, zorbalık yapan, talan eden vs.
Bunları yapan Müslüman da olsa veya Yahudi, Hristiyan veya inançsız da olsa zalimdir.
ABD ve Ä°srail uzun süreli ve büyük çaplı zulümler yaptıkları için “zalim” sıfatı özneleriyle eÅŸleÅŸmiÅŸ. DoÄŸru ve doÄŸal bir algıdır bu.
Lakin öznel yaklaşımlar bazen sağlıklı/tutarlı düşünceye mani olabiliyor. Örneğin:
KonuÅŸtuÄŸum çoÄŸu kiÅŸi Esed’in zalim olduÄŸunu kabul ediyor ama gitmesini istemiyor; Esed giderse Ä°srail gelir diyor.
Ä°srail gelse ne olur diyorum.
Müslümanları öldürür, topraklarını işgal eder, tecavüz eder, hapislerde çürütür diyorlar.
Peki, Esed zaten bunların hepsini yapmıyor mu deyince bir an duraksayıp “tamam, zalim ama bizden biri, Esed ile Ä°srail hiç bir olur mu?” diyorlar.
Tabii ki küresel çapına baktığımızda Ä°srail ile Esed bir olamaz ama bu Esed’e razı olmamızı da gerektirmez.
Özne takıntımız mutlak kabulü veya mutlak reddi beraberinde getiriyor. Öznel yaklaşım yerine nesnel/sıfatsal bir yaklaşım olsa eylem üzerinden karar vermek daha doğru ve daha adil olur.
Zaten Kuran’ın kiÅŸiye yaklaşımı da özne yerine eylem/amel üzerine deÄŸil midir?
Bir diğer önemli husus; tarafgirlik.
İnsanoğlunun zaten en büyük handikaplarından biridir tarafgirlik.
Sevgi ve ilgi duyduklarımızın kusurlarına/hatalarına kör kalırız genellikle ta ki bizi acıtana kadar.
Sadece Suriye’de deÄŸil; en yakın çevremizden dünyanın en öteki ucuna kadar mezhep, inanç, ideoloji, etnik ve meÅŸrebi payda adaletle bakmaya büyük engel.
Aklını, yüreğini, vicdanını kullananlar bu handikaptan kurtulup adil olmayı başarabiliyor.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Henüz yorum yapılmamış.